KIMYA BÖLÜMLERININ BILIMSEL PERFORMANS DEĞERLENDIRMESI OĞUZ OKAY İTÜ FEN

7 ULUSAL KIMYA OLIMPIYADI A BIRINCI AŞAMA SINAVI 1
ADÜ ASHMYO 1SINIF BİYOKİMYA DERSİ ÇALIŞMA SORULARI 1) BIYOKIMYANIN
ALŞAN E U 133 TEMEL KIMYA LABORATUARI DERSINDE ÖĞRETMEN

BASİT MAKİNELER FIKRA BIR FIZIKÇI BIR KIMYACI VE BIR
KIMYA BÖLÜMLERININ BILIMSEL PERFORMANS DEĞERLENDIRMESI OĞUZ OKAY İTÜ FEN
KIMYA MƏKTƏBDƏ ATMOSFER KİMYASI VƏ İQLİM TƏ AĞDAMSKI AZƏRBAYCAN

2 Sene önce Bahattin Baysal ile başlayan ve Mehmet Doğan ile detaylandırılan bilimcilerimizin performans değerlendirme çalışmaları bir hayli tartışma yarattı

Kimya Bölümlerinin Bilimsel Performans Değerlendirmesi

Oğuz OKAY

İ.T.Ü. Fen – Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü


Yaklaşık iki sene önce Prof. Dr. Bahattin Baysal ile başlayan ve Prof. Dr. Mehmet Doğan ile sürdürülen fen bilimcilerimizin performans değerlendirme çalışmaları bir hayli tartışma yarattı (1,2). Bu çalışmaların odak noktasını, Hirsch tarafından önerilen h-faktörünün fen bilimcilerimiz için hesaplanması oluşturdu. H-faktör kullanımının dünyada da yaygınlaşması bilimsel başarının değerlendirilmesini oldukça kolaylaştırmakta ve sonuç tek bir sayı ile ifade edilmektedir (3). Örneğin, bir bilimcinin h-faktörünün 20 olması, onun 20 yayınının 20 veya daha fazla atıf aldığı anlamına geliyor; eğer bu bilimci 20 senelik bir bilimsel aktivite sonucu bu seviyeye ulaşmışsa, onun başarılı, saygın bir bilimci olduğu ortaya çıkıyor. Süregelen tartışmalarda ön plana çıkan başlıca dört nokta var:

1) Kendine (self) atıfların h-faktöründen çıkarılmaması veya veri tabanları yardımıyla çıkarılmasının çok zahmetli oluşu; Son senelerde 20 makale yazıp her makalesinde önceki son-sene-makalelerine atıf yapan bir araştırıcı sadece bu yayınlarındaki kendine verdiği 190 atıf ile 10 h-atıf değerine ulaşıyor.

2) Bilim dallarına bağlı h-atıf değerlerindeki farklılık; Saf matematik konusunda çalışan ve bol atıf alan 10 makale yazan bir bilimcinin ulaşabileceği en fazla h-atıf 10 olabiliyor ve uygulamalı konularda araştırmalar yapan bilimciler yanında sanki başarısı düşükmüş gibi görünüyor.

3) Yurdumuzda yapılan değerlendirmelerde bilimcinin doktora sonrası çalışma süresi gözönüne alınmayarak daha kısa bir sürede aynı h-atıf değerine ulaşan gençlere haksızlık yapılıyor.

4) Etki faktörü düşük dergilerde yapılan bol yayınlar ve yine aynı tip dergilerden alınan atıflar ile sanal h-atıf değerleri ortaya çıkabiliyor.


Şimdiye kadar Cumhuriyet Bilim Teknoloji dergisinde kişi bazında değerlendirmeler ve başarı listeleri yayınlandı. Bu makalede Türk Kimyacılarının karşılaştırmaları yerine, Kimya Bölümlerinin performansları ayrıntılı olarak incelendi. Geçen beş sene boyunca (2002 – 2006) Fen-Edebiyat Fakülteleri Kimya Bölümü Profesörlerinin yaptıkları yayınlara, aldıkları atıflara ve h-faktörlerine Web of Science veri tabanı yardımı ile ulaşıldı. Her bir Kimya Bölümü için ortalama yayın ve ortalama atıf sayıları ile bölümlerin h-faktör ortalamaları hesaplandı. Bulunan sonuçlara ve yorumlara geçmeden önce taramada yapılan bazı sınırlamalar kısaca şu şekilde özetlenebilir:


1) Şubat ve Mart 2007 tarihlerinde yapılan taramalar Kimya Bölümlerinde görevli Kimya Profesörleri ile sınırlandırıldı. Doçentlik jürilerine girerek geleceğin profesörlerini belirleyen bilimcilerin birikimli performansı Türkiye’nin şu anki bilimsel konumunu göstermekte olup, yardımcı doçent ve doçentleri kapsayacak başka bir çalışma geleceğe yönelik durumu ortaya koyabilecektir.

2) Kimya Bölümlerindeki profesör isimlerine ilgili bölümlerin web sayfalarından ulaşıldı. Profesör sayısı iki veya daha az olan bölümler hesaba alınmadı. Toplam 42 Üniversitesinin Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümlerinin web sayfalarında yazılı 364 Kimya Profesörü için taramalar yapıldı.

3) 2002-2006 yılları arası 5 yılı kapsayan taramalar isim bazında yapıldı ve bulunan toplam yayın ve atıf sayıları (5 yıl + Profesör Sayısı) na bölünerek ilgili bölümün senelik profesör başına performansı hesaplandı. Dolayısıyla, profesörler arasındaki ortak çalışmalar nedeniyle toplam yayın sayıları bölümün toplam yayın sayısından daha fazla çıkabilmektedir.

4) Kendine atıfların etkisini azaltmak amacıyla toplam atıf sayıları yerine toplam atıf yapan makale sayıları gözönüne alındı. Örneğin geçen 5 sene boyunca senede 10 yayın yapan bir bilimci her makalesinde kendisine 5 atıf verirse alacağı toplam kendine atıfı 250 oluyor. Uygulanan sistem ile bu sayı beşte birine düşürülmüş olmaktadır. Makalede verilen atıf sayılarının 1,5-2 ile çarpılması suretiyle toplam atıf sayıları bulunabilir.


Genel Durum:

364 Kimya Profesörünün senede aldıkları ortalama atıf sayılarının h-faktörlerine ve senede yaptıkları ortalama yayın sayılarına bağlı değişimler Şekil 1’de verilmiştir. Logaritmik olarak çizilen grafiklerdeki en uygun eğriler aşağıdaki denklemler ile bulunmuş olup grafiklerde görülmektedir.

Atıf = 0,4 x (H-faktör)1,71 (1)

Atıf = 6,0 x (Yayın)0,82 (2)


Kimya Profesörlerinin h-faktörlerinin 0 ile 30 arasında, atıf ve yayın sayılarının ise sırası ile 0 – 152 ve 0 - 25 aralıklarında büyük bir değişim gösterdiği bulunmuştur. Şekil 1A’da verilen en uygun eğrinin oldukça altında kalan semboller geçmiş zaman içerisinde az ya da çok araştırmalar yapmış ancak uzun süredir idari veya başka nedenlerle araştırma yapmayan profesörlere aittir. H-faktörü 10 ve üzerinde olan Kimya Profesörlerinin çoğunun senede 20 ve üzerinde atıf aldığı görülmektedir. Diğer yandan atıf sayıları ile h-faktör arasında iyi bir korelasyon olduğu (R2 = 0,72) görülüyor; buna karşılık atıf ve yayın sayıları arasında veya yayın sayıları ile h-faktör arasında oldukça zayıf bir ilişki (sırası ile R2 = 0,55 ve 0,44) bulunmuştur. Şekil 1’deki en uygun eğriler referans alınarak bir Kimya Profesörünün h-faktörü ile atıf/yayın sayılarından onun ülkemizdeki bilimsel konumu çıkarılabilir.


KIMYA BÖLÜMLERININ BILIMSEL PERFORMANS DEĞERLENDIRMESI OĞUZ OKAY İTÜ FEN

Şekil 1: 364 Kimya Profesörünün aldıkları atıfların h-faktörlerine (A) ve yaptıkları yayın sayılarına (B) bağlı değişimi.


Şekil 2’de ise Kimya Profesörleri arasında h-faktör dağılımı verilmiştir. Profesörlerin % 38’inin h-faktörü 5’in altında, % 78’inin ise 10’un altındadır. Ortalama h-faktör 7’dir. Gelişmiş ülkelerin kimya bölümlerinde görevli profesörlerin h-faktörlerinin 10’un altına pek düşmediği gözönüne alınır ve h = 20 ve üzeri olan bilimcinin “başarılı”, h = 12 ve üzeri için ise “yeterli” görüldüğü düşünülürse bu değerler oldukca iç karartıcıdır.


KIMYA BÖLÜMLERININ BILIMSEL PERFORMANS DEĞERLENDIRMESI OĞUZ OKAY İTÜ FEN

Şekil 2: Kimya Profesörlerinin h-faktör dağılımı.


Şekil 3’deki grafiklerinde ise Kimya Profesörlerinin son 5 sene içerisinde yaptıkları yayınların ve aldıkları atıfların dağılımları verilmiştir. Kimya Bölümlerinin diğer bölümlere göre çok daha üretken olduğu ve profesörlerin % 92’sinin son beş sene içerisinde en az 1 yayın yaptığı görülmektedir. Profesör başına senede ortalama 2,5 yayın SCI dergilerinde çıkmaktadır. Bu üretkenliğe karşılık yayınların etkisi oldukça düşüktür. Profesörlerin % 57’si her sene ortalama 10 dan az atıf almakta olup self-atıflar da gözönüne alınırsa bu değer çıkan yayınlara oranla çok düşüktür. Gerek h-faktörlerindeki ve gerekse toplam alınan atıflardaki olumsuz sonuçlar buna karşılık olağandışı fazla sayıda yayın üretimi genel bir kalite problemini ortaya çıkarmaktadır. Aşağıda ayrıntılı olarak ele alınacağı üzere yapılan yayınlar etki faktörü çok düşük dergilerde yoğunlaşmaktadır.

KIMYA BÖLÜMLERININ BILIMSEL PERFORMANS DEĞERLENDIRMESI OĞUZ OKAY İTÜ FEN KIMYA BÖLÜMLERININ BILIMSEL PERFORMANS DEĞERLENDIRMESI OĞUZ OKAY İTÜ FEN


Şekil 3: Kimya Profesörlerinin aldıkları atıfların ve yaptıkları yayınların dağılımı.


Kimya Profesörlerinin h-atıflarının, normalize edilmiş yayın ve atıf sayılarının (bir sene ve bir profesör başına) konulara göre dağılımı ise Şekil 4’de verilmiştir. Büyük bir fark ile Polimer Kimyacılarının gerek h-faktör ve gerekse yayın üretimi bakımından önde oldukları, ardından Analitik Kimya ile İnorganik Kimya Profesörlerinin geldiği görülüyor. Toplam 70 Polimer Kimyası Profesörünün geçen 5 sene içerisinde 1285 yayın yaptıkları ve kişi başına senelik ortalama yayın üretimlerinin 3,7 ile oldukça yüksek bir değere ulaştığı görülüyor.


Polimer Bilimcileri için ortaya çıkan bu güzel tablo maalesef yayınların ayrıntısına inildiğinde kayboluyor. Polimer yayınlarının % 24’ü etki faktörü oldukca düşük (1,07) olan Journal of Applied Polymer Science dergisinde çıkmaktadır. Buna karşılık Amerikan Kimya Derneği tarafından çıkarılan ve Polimer Biliminde etki faktörü en yüksek (4,02) dergi olan Macromolecules dergisinde Türkiye adresli olarak senede yaklaşık olarak sadece 5 makale yayınlanmaktadır.

KIMYA BÖLÜMLERININ BILIMSEL PERFORMANS DEĞERLENDIRMESI OĞUZ OKAY İTÜ FEN

Şekil 4: Kimya profesörlerinin h-atıf, normalize edilmiş atıf ve yayın sayılarının dallara göre dağılımı.

Aynı durum diğer anabilimdalları için de geçerlidir. Fizikokimya dalındaki yayınların % 14’ü Journal of Molecular Structure Theochem (etki faktörü 1,05) dergisinde çıkmıştır. 2002-2004 yılları arasında bu dergide tek bir araştırıcı tarafından 83 makale yayınlanmış (üç sene boyunca 13 günde 1 makale!), buna karşılık etki faktörleri 4,0 ve 3,7 olan Journal of Physical Chemistry B ve Langmuir dergilerinde beş sene içerisinde Türkiye adresli olarak sadece 58 makale basılmıştır.


Organik kimya yayınlarının % 25’i etki faktörleri sırası ile 0,8 ve 0,3 olan Zeitschrift für Naturforschung B ve Chemistry of Natural Compounds dergilerinde, İnorganik kimya yayınlarının ise % 49’ünün etki faktörü 1 ve altında olan beş dergide toplandığı görülüyor. Beş sene içerisinde tamamen Türkiye adresli olarak Journal of Americal Chemical Society (etki faktörü = 7,42) dergisinde sadece 2 makale yayınlanmıştır. Çok disiplinli kimya dergilerindeki yayınların ise % 22’si Turkish Journal of Chemistry’de % 12’si ise Asian Journal of Chemistry dergilerinde çıkmıştır. Etki faktörleri sırası ile 0,7 ve 0,15 olan bu dergilerden ilkini TÜBİTAK çıkartmakta olup SCI’e giren tek Türk Kimya dergisi olması nedeniyle burada yayınların çok olması normaldir. Ancak, etki faktörü 0,15 olan ve Hindistan’da iki ayda bir yayınlanan Asian Journal of Chemistry dergisinde çıkan 160 civarında yayının kimya bilimine değil ilgili araştırıcıların yayın listelerine katkısı olabilir.


Üniversiteler Arası Dağılım:

Tablo 1’de ise Kimya Bölümlerinin h-faktörlerine göre sıralaması verilmiştir. Profesör sayısı 10 ve üzerinde olan birinci grup üniversiteler arasında ODTÜ Kimya Bölümü 10 h-faktör ile birinci sırada olup hemen ardından İTÜ ve Hacettepe Kimya Bölümleri gelmektedir. Yayın teşvik programlarının son 4-5 senedir uygulanmadığı İTÜ’de gözlenen bu başarı belli sayıda bölüm elemanının ve bölümün iç dinamiğinin bir sonucudur. Bu birinci grup bölümler arasında Erciyes, Atatürk, Karadeniz Teknik (KTÜ) ve Fırat Üniversiteleri Kimya Bölümlerinin İstanbul ve Ankara’daki çoğu büyük üniversitelerden daha etkin oldukları açıkca görülmektedir. İkinci grup üniversitelerde, yani profesör sayısı 10’un altında olan üniversitelerde ise bireysel başarıların sıralamada belirgin olduğu ortaya çıkıyor. Adnan Menderes, Pamukkale ve Balikesir Üniversiteleri Kimya Bölümleri yoğun araştırmalar yapan hocaları nedeniyle ilk üç sırayı oluşturmaktadır. Diğer yandan, profesör sayıları 3 olan Vakıf Üniversiteleri Koç ve Bilkent Kimya Bölümlerinin h-faktörleri sırası ile 15 ve 12’dir.




Tablo 1: Üniversiteler Kimya Bölümlerinin H-atıf sıralaması. Soldaki Tablo profesör sayısı 10 ve daha fazla olan bölümleri, sağdaki tablo ise 10’un altında profesör olan bölümleri göstermektedir.


ÜNİVERSİTE

H-faktör

ADNAN MENDERES

10

PAMUKKALE

9

BALIKESİR

8

SELÇUK, KARAELMAS, KOCAELİ, AKDENİZ, ULUDAĞ

7

19 MAYIS, ÇUKUROVA, İNÖNÜ

6

İYTE, CUMHURİYET, 9 EYLÜL, KAFKAS, DİCLE

5

MUĞLA, OSMAN GAZİ, GAZİ OSMAN PAŞA

4

ANADOLU, TRAKYA, SAKARYA, İZZET BAYSAL, 100. YIL, CELAL BAYAR

3

ÜNİVERSİTE

H-faktör

ODTÜ

10

İTÜ , HACETTEPE

9

ERCİYES, ATATÜRK

8

KTÜ , ANKARA, EGE

7

FIRAT, İSTANBUL

6

BOĞAZİÇİ, GAZİ

5

YTÜ, MARMARA

4

















Tablo 1’deki sıralama Kimya Bölümlerinin ortalama performanslarını göstermekte ise de bölüm içi performans büyük bir dağılım göstermektedir. Tüm Kimya Bölümleri için, aynı bölümde hiç bir yayın yapmayan ve h-faktör değeri 0-1 olan profesörlerin yanı sıra sürekli yayın yapan profesörlerin bulunduğu düşündürücü bir tablo ortadadır. Şekil 5’de ODTÜ ve İTÜ Kimya Bölümlerindeki görevli 36 ve 34 profesörünün h-faktörleri ve son 5 senede yaptıkları yayınlar verilmiştir. H-faktörlerin 0-2 ile 20-26 arasında değiştiği, geçen 5 sene içerisinde toplam yüz küsür makale yazanla hiç yazmayan profesörlerin olduğu görülüyor. Şekil 2 ve 5’in karşılaştırılmasından Türkiye genelinde mevcut olan heterojen yapının aynı şekilde her bir bölüm içinde geçerli olduğu görülüyor.


KIMYA BÖLÜMLERININ BILIMSEL PERFORMANS DEĞERLENDIRMESI OĞUZ OKAY İTÜ FEN

Şekil 5: ODTÜ ve İTÜ Kimya Bölümlerinde görevli profesörlerin h-faktörlerinin ve son beş sene içerisinde yaptıkları yayın sayılarının dağılımı.


Sonuçlar

1) Kimya profesörlerinin % 90 dan fazlası araştırma sonuçlarını uluslararası dergilerde yayınlamaktadır. Kimyacılar, Türkiye’nin toplam yayın sayısına ve ülkeler arasında yayın sayısı temelinde yapılan sırasına büyük bir katkı sağlamaktadır. 20 sene öncesi ile karşılaştırıldığında bu durum sevindirici olup bir araştırmanın en önemli basamağı olan “çalışma sonuçlarını yayına dönüştürmeyi” artık öğrendiğimizi göstermektedir. Diğer bilim dallarındaki profesörlerimizinde giderek artan oranlarda yayın yazmayı öğrenmeleri ülkemizin bilimsel konumunu daha da yukarılara çekecektir.


2) Buna karşılık kimya yayınları etki faktörü çok düşük dergilerde toplanmaktadır. Burada başlıca etken Kimya Bölümlerindeki araştırmaların bitirme öğrencileri ve yüksek lisans öğrencileri yardımı ile kesikli olarak sürdürülebilmesidir. Durum böyle iken bilimsel performans değerlendirmelerinde en önemli kıstas olarak yayın sayılarının göz önüne alınması, kalitesizliğe doğru gidişi körüklemektedir. Bu olumsuz gidişi durdurmak ve gelecek 10 sene içerisinde Kimyacıların h-atıf ortalamasını 12’ye çekmek için akademik yükseltmelerde yayın sayısı yerine, “etki faktörü sınır bir değerin üzerindeki dergilerdeki yayınların sayısı” (etkin yayınlar) gözönüne alınmalıdır. Yapılan taramalardan kimya için dergi etki faktör limitinin 2,0 olması gerektiği çıkmaktadır. Doktora tezi için en az 2, doçentlik müracaatı için ise doktora sonrası yapılan ve sorumlu yazar olunan en az 5 etkin yayın istenmelidir. Bu önlemler kimya yayınlarını daha anlamlı kılacak ve yayınlar bilimsel bir problemin çözümüne odaklanacaktır. Diğer yandan Üniversitelerde Araştırma Görevliliğini bir meslek olmaktan çıkartmak bunun yerine tüm doktora öğrencilerine belli görevler (öğrenci laboratuvarları ve cihazlardan sorumluluk) vererek onları ücretli ve sigortalı olarak doktora boyunca desteklemek kaliteye gidişi çok hızlandıracaktır.


3) Taramalardan çıkan diğer bir sonuç, gerek Türkiye genelinde ve gerekse bölümler içerisinde heterojen bir yapının var olduğudur. Üniversite öğretim üyeliğinin tam bir “özgürlük” havası içinde geçtiği, isteyenin araştırma yaptığı, istemeyenin yapmadığı, az ya da çok bilim üretenlerle hiç bilim üretmeyenlerin aynı statüde ve aynı ücretle çalıştıkları görülüyor. Böyle kuvvetli bir dalgalanmanın olduğu bir ortamda parmak sayısına dayalı bir demokrasinin bilime ancak zararı olabilir. Gerek idareci kadrolarının belirlenmesinin ve gerekse akademik kadro atamalarının üniversitelerden bağımsız oluşturulacak bir bilim kurulu tarafından yapılması şarttır.


Kaynaklar

1) B. Baysal, “En başarılı 23 Türk bilim insanı”, CBT sayı 974, sayfa 10 (2005).

2) M. Doğan, “ Araştırıcıların bilimsel başarıları ve h-faktörü”, CBT sayı 976, sayfa 8-9 (2005).

3) J. E. Hirsch, “An index to quantify an individual’s scientific research output” arXiv: physics/ 0508025 v5 29 Eylül 2005. (http://arxiv.org/abs/physics/0508025)


10



KIMYA MƏKTƏBDƏ KIMYADAN SINIFDƏNKƏNAR IŞ ÜÇÜN MARAQLI SUALLAR VƏ
KIMYA MƏKTƏBDƏ ORTA MƏKTƏB KİMYA KURSUNDA «OKSİDLƏŞMƏ DƏRƏCƏSİ» ANLAYIŞININ
kimyasallarin_kaydi_degerlendirilmesi_izni_ve_kisitlanmasi_hakkinda_yonetmelik_ekler


Tags: bilimsel performans, araştırıcıların bilimsel, değerlendirmesi, performans, kimya, bölümlerinin, bilimsel