|
http://kapi.netbul.com/yon.asp?id=26674&url=http://www.elele.gen.tr/turk_dili/
Türkçe'nin
Genel Özellikleri
TARİHSEL
GELİŞİMİ
Türk
dillerinin yazılı metne dayalı tarihleri 7.-9. yüzyıl
Orhon Türkçesine kadar uzansa bile, Türkiye Türkçesi
için, Anadolu'ya göç eden Oğuzların 11.
yüzyıldan sonra kendi lehçeleri üzerine
kurdukları yazı dilini başlangıç saymak
gerekir.
15. yüzyıla kadar Eski Anadolu Türkçesi
olarak adlandırdığımız bu dönemin en
ünlü
temsilcisi Yunus Emre'dir.
Anadolu Selçuklularının
önce Arapçayı, sonra da Farsçayı resmi
dil olarak kabul etmeleri nedeniyle Türkçe Anadolu
sahasında 13. yüzyıla kadar gelişememiştir.
13. ve 15, yüzyıllar arasında da gittikçe artan
sayıda Arapça, Farsça sözcük içeren
bir dil ortaya çıkmıştır. Ancak yine de
sade sayılabilecek bir Türkçenin egemen olduğu
bu dönemden sonra Osmanlıca adı verilen, yoğun
Arapça, Farsça etkisi görülen bir dönem
başlamıştır.
16. yüzyıldan
20. yüzyıla kadar süren Osmanlıca dönemi
kendi içinde Başlangıç Dönemi, Klasik
Dönem ve Yenileşme Dönemi olarak üç
bölümde incelenir. Bu dönemde yalnız Arapça,
Farsça sözcükler değil gramer kuralları da
Türkçeye girmiş, yalnız aydın kesimin
okuyup yazabildiği bir saray dili ortaya çıkmıştır.
Dilde
özleşme çabaları 19. yüzyılın
ikinci yansında Tanzimat dönemi ile başlamıştır.
Aydınların Türkçe sözcük kullanma,
Arap alfabesinde yenilikler yapma (örneğin tüm
ünlüleri yazıda gösterme, normalde bitişik
yazılan Arapça harfleri ayrı yazma gibi) çabalarıyla
geçen bir hazırlık döneminden sonra
Cumhuriyetle birlikte çağdaş Türkçenin
temelleri atılmıştır.
Atatürk'ün
özel ilgi ve çabalarıyla Latin alfabesine geçilmiş,
tarama, derleme ve türetme yoluyla dildeki Türkçe
sözcük oranı kısa sürede büyük
oranlara ulaşmıştır.
Türkçe'nin
Genel Özellikleri
TÜRK
DİLİNİN AİT OLDUĞU DİL AİLESİ,
GENEL ÖZELLİKLERİ
Türkçe,
diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir
kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca,
Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil
ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu
tartışılmaktadır.
Türkçe,
diğer Altay dilleri gibi eklemeli, yani sözcüklerin
eklerle yapıldığı ve çekildiği,
sondan eklemeli bir dildir.
Türkçe
sözcüklerde, Arapça, Almanca vb. dillerde görülen
erillik, dişillik (yani cinsiyet ayrımı) özelliği
yoktur.
Türkçede sayı sıfatlarından
sonra gelen adlar çoğul eki almazlar. Yani üç
ağaçlar değil
üç
ağaç.
Önlük-artlık
(kalınlık-incelik) ve düzlük-yuvarlaklık
uyumları vardır. İlk uyuma göre bir sözcükteki
ünlüler ya hep art veya ön, ikinci uyuma göre de
ya hep düz veya yuvarlak olurlar.
f,
j ve
h
ünsüzleri
Türkçe kökenli sözcüklerde bulunmazlar.
(Bir kaç Türkçe sözcükte başka
seslerden değişmiş olarak f
görülebilir:
öfke
< öpke, ufak < ubak vb.)
Türkçe
sözcüklerde söz başında bulunabilen ünsüz
sayısı sınırlıdır:
b,
ç,
d,
g, k, s,
t,
v,
y.
c
ünsüzü, söz başında başka
ünsüzlerden değişmiş olarak bir kaç
sözcükte bulunur: cibinlik
< çıpın vb.
n
ünsüzü
Türkçe kökenli sözcükler içinde
yalnız ne
ve
türevlerinde bulunur: ne,
neden, niçin, nasıl vb.
p
ünsüzü
de söz başında, bir kaç Türkçe
sözcükte b'den
değişmiş
olarak bulunur: piş-
< biş-, parmak < barmak vb.
DİLİMİZ
KİMLİĞİMİZDİR!
Bütün anne babaların en büyük sevincidir çocuklarının konuşmaya başlaması. Henüz anne karnındayken başlayan dil serüveni, ilk meyvesini, bir-bir buçuk yaşındayken verir. O ana kadar, mimik ve belli belirsiz seslerle anlatılan, duygular, düşünceler, gereksinimler, çocuğun büyümesiyle daha da varsıllaşan bir dağarcıkla anlamlı hale gelir. Dil, çocuğun kendisini ifade edebilmesini sağlar, ona birey olma yolundaki ilk adımını attırır, onun düşünme, üretme ve yaratma gücünü geliştirir. Dünyaya geldiğinde, hiçbir şey bilmeyen çocuk, anadiliyle kimlik kazanır.
Doğuştan gelen dilyetimizi kullanarak, kendimizi var ederiz. Anne-babamız nasıl bir dil konuşuyorsa, bilinçaltımıza ilk önce onu işleriz ve üç dört yaşına kadar anadilimizi kazanırız. Bu temel ne kadar sağlam olursa, bize dil bilinci ve eğitimi ne kadar iyi verilirse, biz de kendimizi o kadar iyi ifade ederiz, dünyayı o kadar geniş algılarız. Bireylerin ifade tarzı, dilbilgisi, sözcük dağarcığı; toplumun düşünce ve düşünceyi ifade tarzının temelidir. Bir ulusun dili o ulusun bireylerini birbirine bağlayan temel unsurdur. O ulusun ortak belleğini oluşturan, ortak değerlerin temelidir. Dolayısıyla, dil önce bireylerin sonra ulusların kimliğini oluşturur.
Dünya değiştikçe, insanlar, uluslar geliştikçe diller de değişime uğrar ve gelişir. Dilimize gösterdiğimiz özen bizi de geliştirecektir ve kendimizi anlatamama ve karşıdaki insanları anlamamaya dayalı sorunlar en aza indirgenecektir. Dilimize karşı kayıtsızlığımız ve özensizliğimiz yüzünden ortaya çıkan iletişim bozuklukları; dilimizin kimliğimizi ve bizi oluşturan en temel unsur olduğunu anladığımız zaman yok olacaktır.
Atatürk'ün, 1932 yılında, Türk Dil Kurumu'nu kurumunu kurarken söylediği; "Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır" cümlesi hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Türk Dili hak ettiği yere ulaşmak için, bilinçli bireylere gereksinim duymaktadır.
İşte, Dilimiz Web Sitesi, Toplumsal Gelişim için; ELELE Platformu'nun, en önemli parçalarından birisi olarak, doğru ve güzel Türk Dili kullanımı desteklemek amacıyla yapılmıştır ve sürekli güncellenecek olan bu web sitesi tüm bilinçli bireylerin katılımıyla büyüyecektir.
Tags: aktör =, tiyatroda, kariştirilan, aktör, sözcükler, birbiriyle, erkek, sinema