MÜMININ VASIFLARINDAN BIR DAMLA SÖZLÜK ANLAMI ITIBARIYLE EMNIYETE








Müminin Vasıflarından Bir Damla

Sözlük anlamı itibariyle emniyete kavuşan demek olan mümin; Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğine ve İslam Dini’nin diğer esaslarına inanan iman sahibine denilmektedir.

Kur’an ve sahih sünnette müminin pek çok vasıflarından söz edilmektedir. Biz burada müminlerin vasıflarından söz eden birkaç ayet ve birkaç hadisi ele alacak ve değerlendireceğiz. Ancak her şeyden önce günümüzde en çok muhtaç olduğumuz kardeşlikle ilgili bir ayet ve bir hadisi nakledelim.

Allahu Teâlâ, müminlerin kardeş olduklarına ilişkin şöyle buyurmaktadır: “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.1 Rabbimiz müminleri bu ayeti ile kardeş ilan etmiştir. Evet, kardeşler arasında ister istemez bir takım anlaşmazlıklar, görüş farklılıkları bulunabilir. Bir birlerinden farklı düşünebilirler. Farklı yollara sülûk edebilirler. Parti görüşlerinde farklılık olabilir. Bütün bunlar birer renkliliktir. Yüce Allah’ın mümin kullara yüklediği pek çok görevin yanında anlaşmazlığa düşen müminlerin arasını düzeltmek de ayrı bir görevdir, sorumluluktur. Bunu da yaparken anlaşmazlıkları daha da derinleştirmemek için dikkatli olmaları gerekir. Zira bazen düzelteyim derken iyice bozmak da mümkündür. İşi pedagojik olarak yapmakta mutlaka yarar vardır.

Allah Rasûlü de müminleri bir vücuda benzeterek şöyle buyurur: “Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.2 Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu hadisi ile müminleri mükemmel kardeşler olmaya teşvik etmektedir. Her bir Müslüman diğer kardeşlerinin sevinci ile sevinecek ve tasasıyla üzülecek ve onu teselli ederek kederine ortak olacaktır.

Hadiste ifade buyrulduğu gibi müminler bir vücudun azaları gibi olmalıdırlar. Nasıl bir uzvumuz rahatsızlandığında diğer azalarımız adeta onunla ilgilenmekte, onlar da acı çekmektedirler. Aynı şekilde, müminin yakın komşusu veya uzak komşusu, yakın akrabası veya uzak akrabası fark etmez, her hangi bir kardeşi sıkıntıya düştüğünde mutlaka onun sıkıntısını elinden geldiğince gidermeye çalışacaktır. Zira Efendimiz (a.s.v.) şöyle buyurur: “Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu zalime teslim etmez. Kim kardeşinin yardımında bulunursa Allah da ona yardım eder. Kim bir müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter.3

Şu hususa dikkat etmek lazımdır: Rabbimiz insanoğlunu ne melek ne de şeytan olarak yaratmıştır. İnsan imanı ve ubudiyeti ile kendisini celal sahibi olan Yaratıcısına bağlamakla yücelerin en yücesine çıkıp meleklere bile gıpta ile baktırabilirken; küfür, inkâr ve isyan ile de şeytanları bile kendisinden kaçırabilecek bir alçaklığa düşebilir. Bu nedenle insanın çok dikkatli olması icap eder. Bir tarafta melekî bir hayat diğer tarafta şeytanî bir hayat. Evet, insan her zaman aynı istikameti koruyamayabilir. Zaman zaman da yanlışlar yapabilir. Yanlış yaptığında özür dilemesini bilmeli, tövbe ve istiğfarda bulunmalıdır. Kendisinin sürekli olarak affını isteyen müminin diğer bir kardeşini affetmemesi gerçekten düşündürücüdür. Affetmeyen kişi af beklememelidir. Mümin özellik olarak affedici olmalıdır. Zira onun Rabbi çok affedicidir ve affı sevendir. Hz. Aişe validemizin kadir gecesinde nasıl dua etmeliyim diye sorusuna Efendimiz (s.a.v.), “Allahım affedicisin affı seversin beni de affet” şeklinde dua etmesini söylemiştir.

Evet, af isteyen mümin kendisi de yanlış yapan diğer bir kardeşini affetmesini bilmelidir. Mümin kardeşinin kusurlarını araştırmaktan, başkalarına duyurmak bir tarafa, gördüğü duyduğu kusurlarını bile örtmelidir. Eğer böyle hareket ederse Allah da onun kusurlarını örter. Zira Allah Resulü “Kim bir kardeşinin ayıbını görür ve onu örterse Allah da onu cennetine kor.” buyurmaktadır.

Müminlerin bir vasfı da yardımseverliktir. Başta zorunlu bir ibadet olan zekât, sadaka-i fıtırla yardımda bulunacak ve sonrasında da cömertçe diğer kardeşlerine yardımını esirgemeyecektir. “Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım dileriz” diyen ve Rabbinin yardımı, inayeti ve lütfu ile hayatını devam ettiren insan, Allah’ın verdiği mal ve mülkten diğer kardeşlerine de yardımda bulunacaktır. Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Kul kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımındadır.4 Tabi ki, yardım asla sadece maddi değildir. Mümin kardeşinin yanlış bildiği bir şeyi düzeltmek, ona bilgi desteği vermek, ahlaki olgunluğa erişmesi için ona örnek olmak da bir yardımdır.

Müminler kendi aralarında son derece merhametli olmak durumundadırlar. Bir âyette Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Muhammed, Allah’ın Rasûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir…5 Tabii ki, müminler insani ilişkiler içerisinde her zaman, mümin olsun müşrik olsun medeni ve güler yüzlü, tatlı sözlü olacaklardır. Ancak işin garip tarafı genel hatları ile müminler başkalarına gösterdikleri müsamaha ve yumuşaklığı bir birlerine göstermemektedirler. Bu ise tek kelime ile zikri geçen ayetin anlamına ters bir davranıştır ve mutlaka gözden geçirilip düzeltilmesi icap eden bir durumdur.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Müminde olması gereken ve Yüce Yaratıcımız ve Rasûlü tarafından bize talim edilen pek çok güzel vasıf bulunmaktadır. Zira Rabbimiz elçisi için “Muhakkak sen yüce ahlak üzerinesin” buyururken, Efendimiz de “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyurmaktadır. Bize düşen Kur’an’ı ve sahih sünneti çok iyi öğrenmek ve hayatımıza tatbik etmektir. Burada bahsettiğimiz ise müminin affedici olması, mümin kardeşlerine yardımcı olmasıdır.

Prof. Dr. Sayın DALKIRAN

-----------------------------------

1) Hucurat (49), 10.

2) Buharî, Edeb 27; Müslim, Birr 66.

3) Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 59; Ebû Davud, Edeb, 38; Tirmizî, Hudûd/3; Ahmed, Müsned, 2/91.

4) Müslim, Zikir, 38; Ebû Davud, Edeb, 68; İbn Mâce, Mukaddime, 6; Hâkim, Müstedrek, 4/383.

5) Fetih (48), 29






Tags: vasiflarindan, sözlük, anlami, damla, itibariyle, müminin, emniyete